6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, anonim ve limited şirketlerin sermaye ihtiyacını karşılamak amacıyla sermaye artırım yöntemlerini düzenlemiştir. Bu kapsamda, TTK’da sermayenin üç farklı yöntemle artırılabilmesi öngörülmüştür. Bunlar; “sermaye taahhüdü yoluyla artırım” (nakdi sermaye artırımı), “iç kaynaklardan sermaye artırımı” ve “şarta bağlı sermaye artırımı”dır.

Anılan yöntemlerden iç kaynaklardan sermaye artırımı ve şarta bağlı sermaye artırımı, Kanunda ilk defa düzenlenmiştir. İç kaynaklardan sermaye artırımı, Eski 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda da var olmasına karşın, uygulamada şirketlerin sıkça başvurduğu bir yöntemdi. Bu yöntem literatürde, yargı kararlarında ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı uygulamasında kabul edilmekteydi. 6102 Sayılı Yeni TTK ile İç Kaynaklardan Sermaye artırımı literatürde, yargıda ve Bakanlık tarafından da kabul edilmiş bu uygulamanın yasal dayanağa kavuşturmuştur.

Şirketlerde sermaye artırımı genel itibariyle şirket malvarlığına Şirket Dışından nakdi veya ayni varlıkların eklenmesiyle Yani Mevcut veya Yeni Ortak Sermaye Taahhüdü yoluyla arttırılabiliyor. Bir başka deyişle, Şirket Dışından NAKİT veya AYNİ kaynak sağlanması ile yapılabilir.

Ayrıca Şirket Dışından sermaye artışına karşın, Şirketlerin iç kaynaklardan yapılan sermaye artırımı da yapılabilir. Bu şekilde İç Kaynaklardan sermaye artışında, pay sahipleri fiili olarak herhangi bir nakdi veya ayni kaynak ödemezler ve artırım tamamen şirketin kendi iç kaynaklarından karşılanır.

İÇ KAYNAKLARDAN SERMAYE ARTIRIMI :

6102 Sayılı Yeni TTK’nın 462/I. maddesinde; “Esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrılmış ve belirli bir amaca özgülenmemiş yedek akçeler ile kanuni yedek akçelerin serbestçe kullanılabilen kısımları ve mevzuatın bilançoya konulmasına ve sermayeye eklenmesine izin verdiği fonlar sermayeye dönüştürülerek sermayeye iç kaynaklardan artırılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Bu Kanun Maddesinden de anlaşılacağı üzere, Şirket Genel Kurul kararı ile şirket sermayesine ilave edilecek Yedek Akçelerin ne kadar olduğu, yoksa Yedek Akçelerin tamamının mı sermayeye eklenebileceği hususu dikkate alınmadan bu güne kadar yapılan Sermaye artışlarını her hangi bir kritere bağlı kalmaksızın eklendiğini gözlemekteyiz.

Yedek Akçeler, şirketin önceki dönemlerde elde ettiği safi karın, pay sahiplerine ve diğer ilgililere dağıtılmayarak Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunların, şirket ana sözleşmesinin veya şirket genel kurul kararı gereğince, şirket bünyesinde tutulan kaynakların tümünden oluşmaktadır.

Şirketler Yedek Akçeleri genel olarak üç amaç için ayırırlar.

İlk olarak, şirketin durumunun, başka bir deyişle sermayesini korumaktır.

İkincisi, sermayenin oto finansman yoluyla güçlenmesini sağlamaktır.

Üçüncüsü de Şirket ortaklarına düzenli bir kar dağıtabilmektir.

6102 Sayılı Yeni TTK’nın 519 ve devamı maddelerinde yedek akçeler;

1- Kanuni Yedek Akçeler

2- Şirket İsteği İle ayrılan Yedek Akçeler olmak üzere iki guruba ayrılmıştır.

Kanunda bu yedek akçelerin sermaye artırımında kullanılabilmesi için serbest tasarruf edilebilecek nitelikte olması gerekmektedir.

Ayrıca 6102 Sayılı Yeni TTK’nın 462/I. maddesine göre iç kaynaklardan sermaye artırımı yapılırken başvurulabilecek kaynaklardan biri de fonlardır. Fonlara örnek olarak; Enflasyon Düzeltmesi olumlu farkları, yeniden değerleme fonları, pay senetleri ihraç primleri, İştirak ve gayrimenkul satış karı fonları… gibi. Bunların Sermayeye eklenmesinde bir sınırlama yoktur.

Şirketin özvarlığının ve yedek akçeler ile fonların şirket bilançosunda mevcut olduğuna ilişkin yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu tanzim edilmeli ve bu rapor ile Sermaye Artışı yapılabilmektedir.

Sermaye Artışında kanuni yedek akçelerin Sermayeye ne kadarının eklenebileceğine ilişkin açıklama Yeni TTK.nın 519’uncu maddesinin 3’üncü fıkrasında vardır. Buna göre; “Genel kanuni yedek akçe sermayenin veya çıkarılmış sermayenin yarısını aşmadığı takdirde, sadece zararların kapatılmasına, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi devam ettirmeye veya işsizliğin önüne geçmeye ve sonuçlarını hafifletmeye elverişli önlemler alınması için kullanılabilecektir.” Denmektedir.

Dolayısıyla, Bilançolarda yer alan 540 ve 541 yasal yedek akçe tutarları toplamı esas sermayenin yarısını aşmadığı sürece SERMAYE ARTTIŞINA konu edilemez. Ancak bu Yasal Yedek Akçeler, zararların kapatılması, veya işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi devam ettirmeye, işsizliğin önüne geçmeye ve sonuçlarını hafifletmeye yönelik olarak kullanılabilecektir.

Kanuni yedek akçelerin, şirket esas sermayesinin yarısına kadar olan kısmı SERBEST OLMAYAN YEDEK AKÇE, Esas Sermayenin yarısını aşan kısmı ise SERBEST YEDEK AKÇELER olarak değerlendirilecektir.

Yeni TTK’nın 519/4’üncü fıkrasına göre, Esas Sermayenin yarısına kadarki SERBET OLMAYAN kısmın Sermayeye eklenmesi veya başka bir amaç için kullanılması HOLDİNG ŞİRKETLER ve ÖZEL YASAYLA KURULAN Şirketler için geçerli değildir.

Şirketler her yıl kar etmeleri durumunda I. Tertip yasal yedek akçeyi ayırmak zorundadırlar. Ayrıca Ödenmiş Sermayenin % 5’i kadar olan 1. Tertip Kar Paylarını ödemek zorundadırlar. Ancak Kar dağıtman şirketler 2. Tertip Yedek Akçe ayırmak ve 1. Tertip Kar Payını dağıtmak zorunda değillerdir.

Bu konuda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’ndan talep ettiğimiz görüşe göre de yukarıdaki gibi Şirketlerin Sermayeye eklemek veya kanunda yazılı amaçları dışında bir amaç için kullanabilecekleri SERBEST YEDEK AKÇE tutarı Esas Sermayesinin % 50’sini aşan tutarlar olup, Esas Sermayesinin % 50’sinin altında olan şirketler hiçbir şekilde bu 540 ve 541 Yasal Yedek Akçelerini SERMAYE ARIŞINDA kullanamayacaklardır.

Ahmet GÜNDÜZ – YMM