413
  • Alo Bilgi

Şirketi Zarara Uğratıcı İşlem

Devletin, Nisan 2020 sonu itibari ile tahsil edemediği vergi alacağı toplamının 228 milyar 356 milyon liraya ulaştığı bu dönemde, Covid-19’un da etkisiyle vergi mükelleflerinde tekrar vergi barışı kanunu beklentisi başladı. Bugün sizlere son altı yılda, üç kez şirket ortaklarının şirkete olan borçlarının yüzde 3 ödenerek silinmesi uygulamasının yarattığı bazı sorunlara, bu tür bir düzenlemenin arifesinde olduğumuz için tekrar dikkat çekmek istiyorum.

 

 

YÜZDE 3 ÖDE KURTUL…

Son altı yılda 6552, 6736 ve 7143 sayılı kanunlarla, belirlenen bilanço tarihinde bilançoda yer alan ortakların şirkete olan borçlarının şirket tarafından yüzde 3 ödenerek şirket aktifinden silinmesi işlemine ilişkin düzenlemeler yapıldı. Kurumlar Vergisi mükelleflerine, kanunda belirlenen 31 Aralık tarihi itibarıyla düzenledikleri bilançolarında görülmekle birlikte, işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutları ve işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan) ortaklarından alacaklı bulunduğu tutarlar ile ortaklara borçlu bulunduğu tutarlar arasındaki net alacak tutarlarını kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü ayın sonuna kadar vergi dairelerine beyan etmek suretiyle, kayıtlarını düzeltmeleri ve böylece kayıtlarını fiili duruma uygun hale getirmeleri imkanı verilmişti. Bu düzeltme işleminin finansal tabloları teknik açıdan olumsuz etkilemesinin önüne geçmek için; af bakiyesinin, aktifte geçici hesap açılarak öz kaynak yapısı düzelinceye kadar geçici olarak duran varlıklar altında açılacak 296 no’lu hesaba kaydedilmesine olanak tanınmıştı.

 

 

İKİ FARKLI MALİ TABLOYA NEDEN OLDU

TMS/TFRS’lere uygun olarak hazırlanan finansal tablolarda, yukarıda bahsedilen kanunlar kapsamında oluşturulan hesabın aktifleştirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle TMS/TFRS’lere göre düzenlenen finansal tablolar ile Vergi Usul Kanunu’na göre hazırlanan finansal tablolar arasında farklar oluşmuştur. İlgili kalem TFRS finansal tablolarında oluştuğu dönemler baz alınarak muhasebeleştirilmektedir. Af sebebiyle 296 hesaba kaydedilen varlığın dönem içerisinde oluşan kısmı dönem kâr/zararı ile ilişkilendirilirken, geçmiş dönemlerde oluşmuş olan tutarlar geçmiş yıl kâr/zararları hesabı ile ilişkilendirilerek finansal tablolara alınmaktadır.

Ancak, Türkiye’nin muhasebe standartlarında bu yönde bir düzenleme yapılmadığından; yukarıda anılan kanunların tanıdığı bu hak şirketlerce kullanılamamakta, bu nedenle de Vergi Usul Kanunu’na göre düzenlenen mali tablolar ile TMS’na göre düzenlenen mali tablolar birbirinden farklı olmaktadır.

 

 

Şirketi zarara uğratıcı işlem var

Ortak cari hesaplarının af kanunu kapsamında silinmesi, vergisel olarak bilançodaki ortaklardan fiktif alacakların (yüzde 3 ödemek suretiyle) silinmesine olanak vermektedir. Ancak, şirket ortaklarının işletmeden çektikleri paralardan oluşan borçlarını, yine işletmenin kaynağı ile vergi maliyetini ödeyerek silmeleri muhasebe ilke ve kuramı açısından şirketi zarara uğratıcı işlemdir. Kaldı ki, bu durum şirketin finansal tablolarına da (kanunen kabul edilmeyen gider) zarar olarak yansımaktadır.

 

 

MÜTHİŞ KOLAYLIK AMA DÜZENLEME NET OLMALI

Şirketler ortaklarına borç para veremez. Borç para verir iseler, verilen tutar için faiz almak ve bu faiz tutarı üzerinden katma değer vergisi hesaplamak durumundalar.

Ülkemizde kayıt dışı ekonominin, kayıt dışı ödemelerin, bordro farklılığından kaynaklanan ücret ödemelerinin ve rüşvetlerin artık kanıksandığı bir dönemde şirketler, şirket ortaklarına borç vermekte, ortaklar da bu ödemeleri yapmaktadırlar. Bu durum olayın masum tarafını ifade ediyor gibi gözükse de şirket yönetim kurulunda yer almayan ortakların aleyhine olmak üzere, yönetim kurulunda bulunan ortakların şirketten paralar aldıkları daha sonra kanun çıktığında şirkete yüzde 3 ödeterek gerçekte aldıkları bu paraları sildirdikleri ve sebepsiz zenginleştikleri de, ticaret mahkemelerinde açılan davalardan çok net anlaşılmaktadır.

Ticaret mahkemeleri, vergi kanunları ile yüzde 3 ödenerek ortağın borcunun silinmesi işlemini; bilirkişi incelemesi yaptırarak, şirket alacağının fiktif mi, fiili mi olduğunu tespit ederek, alacak fiili bir alacak ise yüzde 3 ödenmiş olsa bile bu işlemi geçerli saymamaktadır.

Örnek bir olayda; ticaret mahkemesi, arsa alımı için ortağa banka kanalı ile şirket tarafından gönderilen sipariş avansının yüzde 3 ödenerek silinmesi işlemini “ortada fiktif değil, fiili bir alacak olduğu” gerekçesi ile kabul etmeyerek, ortağın borçtan kurtulamayacağı, dolayısıyla şirkete borçlu olduğu kararı vermiştir.

Maliye Bakanlığı, şirketlerin ortaklarından olan alacaklarının silinmesine ilişkin kanun maddeleri ve ilgili genel tebliğlerde ayrıntılı açıklamalar yapmayıp, sanki ortakların şirketlere olan bütün borçları yüzde 3 ödenerek silinebilecekmiş gibi konuyu ortada bıraktığı için bu tür uyuşmazlıklar ortaya çıkmaktadır. Bu konuda yapılacak yeni düzenlemelerde yukarıda açıklamaya çalıştım aksaklıkların giderilmesi iki farklı mali tablo, gereksiz ihtilaflar ve yönetim kurulunda yer almayan şirket ortaklarının kanun ile mağdur edilmelerini engelleyecektir.

 

 

Nedim Türkmen / Sözcü Gazetesi











Sponsorlu Bağlantı


Diğer Yazılar